Yaşayan Türkçe

zaman

Arapça


  • isim Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği süre, vakit.

    • Zaman ve mekânın bir aradalığında hayaller oluşurdu.
    • Kayıpları kabullenmek zor olsa da zamanın iyileştiriciliğine güvenilmeli.
    • Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez. (Atasözü)
    • Aile saadetimizi derinden sarsan bu mevzuyu hiçbir zaman dillendirmedik.

  • isim Sözü edilen sürenin belirli bir parçası, vakit.

    • Ayrıca, çalkantılı zamanlarda hayati kararlar almak doğru değilmiş.
    • Cephedeki hadisesiz zaman dilimlerinde, siperler tahkim edilirdi.
    • Zor zamanlarda, gerçek dostlar imdadımıza koşar.

  • isim Belirli bir an.


  • isim Mevsim, çağ.


  • isim Bir şeye özgü olan, o şeyin genelde gerçekleştiği veya yapıldığı vakit.


  • isim Kendine has bir özelliği olan anlar bütünü, dönem.

    • Sultanın av merakı, şehzadelik zamanlarında başlamış.
    • Cahildi o zamanlar, onun bunun fişteklemesine geldiğini kavrayamadı.
    • İç savaş zamanlarında, insan kaçakçılarına gün doğuyor.

  • isim gök bilimi Gökyüzünde gerçekleşen olayları baz alan kavram.


  • isim dil bilgisi Fiillerin belirttiği geçmiş, şimdi, gelecek vb. zaman kavramı.


  • isim jeoloji Yer kabuğunun önemli ölçüde değişime uğradığı devirlerden her biri.


185