Yaşayan Türkçe

yabancı


  • sıfat Başka bir devletin vatandaşı olan, başka bir ulusa mensup olan, ecnebi.

    • Evlatları, yaşlı annelerinin bakımı için yabancı uyruklu bir kadın buldu.
    • Lisan öğrenmek için paraya kıyıp yabancı bir hoca tutmuş.

  • sıfat Başka bir devletle, ulusla ilgili olan.


  • sıfat Yakın çevreden, aileden olmayan, özge.

    • Kapı aralığından, yabancı birinin çekmeceleri karıştırdığını gördü.
    • Lütfen kabalığını bağışlayın, yabancılardan pek hoşlanmaz da.

  • sıfat Hakkında bilgi sahibi olunmayan, tanınmayan.


  • sıfat Aynı türden olmayan.


  • sıfat Bir konuda bilgisi, tecrübesi olmayan.


  • sıfat Belirli bir yere, kişiye özgü olmayan.


81