âdeta
Arapça
zarf Hemen hemen, sanki.
- Elmacık kemiklerine dökülen sapsarı bukleleri, yüzünü âdeta gizliyordu.
- Ferhan'la ilk buluşmamızda âdeta çarpıldım, büyülendim!
- Dizideki parmak ısırtan performansıyla âdeta aktörlük dersi veriyor.
- Art arda yaşadığımız felaketler, âdeta kadim korkularımızı hortlatmıştı.
- Ticarete atıldığı ilk yıllarda, harislik onulmaz bir hastalık gibi damarlarına işlemiş, âdeta benliğini esir almıştı.
11