Yaşayan Türkçe

bozulmak


  • fiil Bozmaya konu olmak.


  • fiil Yenilemeyecek hâle gelmek, ekşimek (yiyecek).

    • Buzbolabını temizlerken etlikte unuttuğu kıymanın bozulduğu fark etti.

  • fiil Bozguna uğramak, dağılmak.


  • fiil Arızalanmak (taşıt).

    • Bozulan aletlerin, tamirat için yurt dışına gönderildiği oluyor.

  • fiil Önemini, değerini yitirmek.

    • Aman fincanlara dikkat edin, takım bozulursa teyzem beni fena haşlar!

  • fiil İçerlemek, kızmak.

    • Her tartışmamızda zeytinyağı gibi üste çıkmıyor mu, ona bozuluyorum.
    • Yine arsız arsız konuşuyordu Recep'in çırağı, yüz vermedim, bozuldu.

  • fiil Sağlığını kaybedip zayıflamak.


97